17 KASIM FİLİSTİN’E DESTKE BASIN AÇIKLAMASI
Değerli Basın Mensupları
Terör yapılanması İsrail’in 75 yıldır uyguladığı zulme karşı akademik haysiyetin, aydın sorumluluğunun gereği olarak sesimizi, sözümüzü yükseltmek için bilim insanları ve üniversite çalışanları olarak bugün burada toplandık.
Onlarca yıldır bir açık hava hapishanesine ve toplama kampına dönüştürülmüş olan Filistin ve özellikle de Gazze, İsrail ve işbirlikçileri devletlerin 40 gündür uyguladığı şiddet nedeniyle bir ölüm vadisine, devasa bir toplu mezara dönüşmüş durumdadır. Etnik temizlik ve hatta soykırım ifadeleri bile İsrail’in işlediği cürümleri ifadede yetersiz kalmaktadır.
Ortadoğu’nun en temel problemi olan emperyalizmin ürünü olan İsrail, Batı tarafından üretilen bir sorun Siyonist ideolojinin devlet kılıfına gizlendiği bir örgüt ve Dünya barışının önündeki en büyük engeldir.
Bu sözüm ona devleti kurduranlar, bugüne kadar Filistinlileri topraklarından sürmek için uygulanan her türlü zorbalığa, eşkıyalığa, katliama sessiz kaldılar, mülksüzleştirilen ve topraklarından sürülen milyonlarca Filistinliyi “sürekli mülteci” statüsü ile nesiller boyu cezalandırdılar.
Filistin’de kalanları açık hava hapishanesinde ve toplama kamplarında insan onurunu ayaklar altına alan şartlarda yaşamak zorunda bıraktılar.
Siyonist ideolojinin formülü net: “İşgal et, sürgün et, gasp ettiğin yere yerleş!” Bu insanlık dışı stratejiye dur demenin zamanı çoktan gelmiştir. Ancak küresel nizamı ellerinde tutan güçler, taşları bağlamış köpekleri salmış durumdalar. Bu güçler işgale ilişkin tek cümle kurmazken katliamlara karşı meşru müdafaa hakkını kullananları terörist olarak ilan etmektedirler.
Bugün gelinen noktada İsrail ve destekçisi devletler, işgal edilmiş topraklarda Hamas tarafından 7 Ekim’de gerçekleştirilen operasyonu İsrail’in kirli geçmişini örtmek, vahşet ve soykırımın meşrulaştırıcı bahanesi olarak sunmaya çalışıyorlar. İsrail terör devletinin sivil ve asker elitleri, “Yeşaya Kehaneti” gibi sanrılarla, sınırsız askeri ve mali destek veren ABD ve diğer destekçilerinden aldıkları güçle, katliamları açıkça savunuyor, soykırımı gizleme ihtiyacı bile hissetmiyor.
“Milletlerarası barış ve güvenliği muhafaza etmek” amacıyla kurulan Birleşmiş Milletler İsrail’e karşı alınan kararların hiçbirini uygulamıyor. Başta ABD olmak üzere Batılı ülkeler her defasında İsrail’i uluslararası hukuka uymaktan muaf tutuyor. İsrail, BM üyesi olarak, kararlarını uygulama yükümlülüğü altında bulunduğu Güvenlik Konseyi’nin 24 farklı kararını hiçe saymaya devam etmektedir. Bugünkü vahşetin nedeni, bu koruma kalkanı nedeniyle İsrail’in daha da şımarması, daha doğru ifadeyle azgınlaşması, hiçbir ahlaki ve hukuki ilkeyi tanımamasıdır.
Değerli basın mensupları,
İslam Ülkelerinin dağınıklığı, Arap Ligi ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi kuruluşların etkisizliği Filistinlileri yalnız bırakmış, tek başlarına mücadeleyi omuzlamaya mecbur kılmıştır. Bununla birlikte son İslam İşbirliği Teşkilatı toplantısında İsrail’in meşru müdafaa savını reddeden dilin kullanılması, gaspçı yerleşimcilerin “işgalci” olarak tanımlanması, Filistin topraklarında İsrail’in işlediği savaş suçlarını soruşturma çağrısı Savaş suçlarının belgelenmesi için özel birim kurulması Türkiye’nin de aralarında olduğu 7 ülkenin “ciddi ve gerçek bir siyasi süreci başlatmak” üzere görevlendirilmesi gibi somut adım içeren kararlar alması elbette önemlidir. Ancak, yine de biz buradan, İsrail’e karşı somut adımların atılması için gecikmeden harekete geçme zorunluluğunu tüm Müslüman ülkelere bir kez daha hatırlatmak istiyoruz. Çünkü İsrail’i durduracak somut adımlar atılmadan geçecek her gün yüzlerce yeni masumun katledilmesi demektir.
Bilinmelidir ki, İsrail var oldukça, ABD’nin desteğiyle bazı İslam ülkeleri üzerinde vesayet tesis ettikçe, ne gerçek anlamda bir İslam ümmeti, ne refah içinde bir İslam Dünyası, ne de barış içinde bir Dünya mümkündür.
Değerli basın mensupları,
Gelinen noktada işgalci, soykırımcı, apartheid İsrail rejimi ve destekçisi ülkelerin 7 Ekim’i tarihin başlangıcı olarak lanse etme çabası Dünyanın vicdanlı insanları tarafından haklı olarak reddedilmiştir. Dünyanın tüm meydanları yasaklamalara rağmen “Özgür Filistin” nidaları ile dolmuştur. Filistin üzerinde uygulanan insan hakları ihlallerinin, yaşanan savaş suçlarının, etnik temizliğin ve soykırımın sistematik hale geldiğini bilen, İsrail’in “devam eden soykırım” suçunun tarihçesini gören Dünya halkları meydanlarda milyonlarca kişiyle toplanarak “Bu defa başaramayacaksınız!”, “artık yeter” haykırışıyla işgal rejimini ve destekçilerini mahkûm etmiştir.
Akademisyenler ve üniversite çalışanları olarak bizler, meydanlardan Filistin’e özgürlük diyerek haykıran, soykırıma dur diyen dünyanı tüm vicdanlı halklarını buradan selamlıyoruz.
Çağrımız;
İsrail terör devletinin sürdürdüğü soykırımın hemen durdurulmasıdır. İsrail Terör devletinin hukuka riayet etmesini beklemenin boş olduğunu, suçluya karar alma yetkisi veren küresel düzenin yanlış olduğunu, bu düzenin İsrail’in hâkimiyet alanını genişletmeye hizmet ettiğini hatırlatıyoruz. Olması gereken Dünya halklarının taleplerine kulak verilmesi, İsrail terör devletinin soykırım da dâhil uyguladığı tüm insanlık suçlarının durdurulması ve işlediği cürümlerden dolayı cezalandırılmasıdır. Daha net bir ifadeyle zalim İsrail’i muhatap almıyor, “işgal ve soykırımdan vazgeç” demiyoruz. “İsrail durdurulmalıdır” diyoruz.
• İsrail bir devlet değil terör yapılanmasıdır.
• İsrail hastalıklı Siyonist ideolojinin taşeronudur.
• İsrail’in yerinden yurdundan ettiği Filistinlilerin mülklerine el koyanlar yerleşimci değil gaspçıdır, hırsızdır.
• BM’ye üye 193 ülkenin 139’u tarafından tanınan ve başkenti Kudüs olan Filistin Devleti vardır ve İsrail bu devletin topraklarını işgal etmiştir.
Herkesin bilmesi gereken asıl hakikat budur.
İsrail ise devlet vasfını haiz olmayan bir örgüt olarak 1967 sınırlarına değil 1947 öncesi sınırların dışına çıkarılmalıdır.
Komşu ülkelerde mülteci kamplarında nesiller boyu mülteci konumunda, insanlık onuruna sığmayan şartlarda yaşamaya zorlanan Filistinliler ülkelerine ve mülklerine dönmelidir.
İki devletli değil Filistin adlı tek devletli bir çözüm sağlanmalıdır.
İsrail’in 75 yıldır uyguladığı ve son 40 gündür soykırıma dönüşen zulmüne karşı Türkiye’de tepkiler gelmeye devam ediyor. İslam Ülkeleri Akademisyen ve Yazarlar Birliği (AYBİR), Eğitim Bir-Sen ve Cihannüma Derneklerinin ortak çağrısıyla Beyazıt Meydanı’nda toplanan bilim insanları ve üniversite çalışanları aydın sorumluluğunun gereği olarak Uluslararası toplumu Filistin’de yaşanan vahşet ve katliamı durdurmak üzere göreve çağırdılar.
İsrail’in ihlal ettiği temel insan haklarının altını çizen ve İsrail’in hukuk tanımaz tavrına dikkat çeken akademisyenler sorunun temelinde İsrail’in işgalci, gaspçı ve terörist tavrının yattığını vurguladılar. Dolayısıyla bölgede ve dünyada barışın tesisi için tek çözümün İsrail’in 1947 öncesi Filistin sınırlarının dışına çıkartılıp Filistin adlı tek bir devletin tanınması olduğunu vurguladı.
İsrail’in Gazze’de uyguladığı vahşetin “soykırım” tanımının da ötesine geçtiğini belirten akademisyenler özellikle eğitim alanında yaşanan ihlallere de dikkat çektiler. Uluslararası savaş hukukunu hiçe sayarak hastane, okul, cami ve kilise gibi sivil kurumları fütursuzca bombalayan İsrail’in Gazze’deki üniversiteleri bombalamasını; rektör, akademisyen ve öğrencileri şehit etmesini, en temel hak olan eğitim hakkının kullanılamaz hale gelmesini şiddetle kınadılar. Eğitim alanındaki ihlallerin Gazze ile sınırlı olmadığını, Batı Şeria ve Filistin genelinde tüm eğitim kurumlarının kapalı olduğu vurgulandı.
Türkiye’deki ve dünyadaki meslektaşlarına da çağrıda bulunan akademisyenler İsrail eğitim kurumlarıyla her türlü ilişkinin kesilmesi ve Filistinli akademik kurumlarla iş birliğinin artırılması çağrısında bulundular.